18 Nisan 2025’te Trump yönetimi, federal COVID-19 kaynak merkezi COVID.gov’u “Laboratuvar Sızıntısı: COVID-19’un Gerçek Kökenleri” başlıklı tek sayfalık bir platformla değiştirdi. Site, aşı rehberliği, test protokolleri ve Uzamış COVID desteği gibi kritik halk sağlığı kaynaklarını sildi. Bunların yerine, 1950’lerin McCarthyci antikomünist cadı avına öncülük eden kötü şöhretli Amerikan Karşıtı Faaliyetleri İzleme Komitesi’nin 21. yüzyıldaki muadili olan Temsilciler Meclisi Koronavirüs Pandemisi Alt Komitesi tarafından geliştirilmiş Çin karşıtı, bilim karşıtı anlatı yerleştirildi.
Yeni sitede, Donald Trump’ı “Lab” (Laboratuvar) ve “Leak” (Sızıntı) kelimeleriyle çevrelenmiş bir şekilde gösteren bir afiş hâkim. Bu, o kadar uğursuz olmasa karikatürize edilmiş gibi görünürdü. Faşist başkanın tüm ağırlığını eşit derecede sahte iki iddianın arkasına koyuyor: Çin hükümetinin COVID-19’a neden olan SARS-CoV-2 virüsünü kasıtlı olarak yarattığı ve ABD’li bilim insanlarının ölümcül virüsün yaratılmasına yardım edip ardından Çin’in rolünü örtbas etmeye çalıştığı iddiaları.
Bunun siyasi amacı açıktır. ABD hükümeti 30 milyon can alan küresel pandemiden Pekin’i sorumlu tutarak ABD’nin Çin’e karşı ekonomik ve askeri savaşı için bir bahane yaratmaya çalışmaktadır. Virüsle mücadelede öncü rol oynayan ve gerekli halk sağlığı önlemlerini savunan bilim insanları da “içerideki düşmanlar”, yani Çin ajanları olarak hedef alınacaklar.
Önceki merkezin kapatılması, federal hükümet genelinde COVID-19 ve pandemiye hazırlıkla ilgili diğer pek çok önlemin aniden durdurulmasıyla aynı zamana denk geldi. Aslında Trump yönetimi, bilimsel bilgiye yönelik modern bir kitap yakma eylemi gerçekleştirmektedir. Bu bilgiler sadece dünyanın dört bir yanındaki bilim insanlarının çabalarıyla sınırlıdır. Bilim insanları, bilimin yerine bariz siyasi propagandayı geçirmeye yönelik bu kasıtlı girişimin olabileceği öngörüsü ile mümkün olduğunca çok veri indirip depoluyorlardı.
COVID hakkında beş yalan
Yeni site, COVID-19, Vuhan (Wuhan) Viroloji Enstitüsü ve pandeminin kökenleri hakkında uzun süredir geçersizliği kanıtlanmış beş yalanı öne çıkarıyor. Bu yalanlar şunlar:
- Virüs, doğada bulunmayan biyolojik bir özelliğe sahiptir.
- Veriler, tüm COVID-19 vakalarının insanlara tek bir girişten kaynaklandığını göstermektedir. Bu durum, birden fazla yayılma olayının yaşandığı önceki pandemilerle çelişmektedir.
- Vuhan, Çin’in en önde gelen SARS araştırma laboratuvarına ev sahipliği yapmaktadır ve bu laboratuvarın geçmişinde yetersiz biyogüvenlik seviyelerinde fonksiyon kazandırma araştırmaları [Gain-of-function research] (gen değiştirme ve organizma süperşarjı) yürütmek vardır.
- Vuhan Viroloji Enstitüsü (WIV) araştırmacıları, COVID-19’un ıslak pazarda keşfedilmesinden aylar önce, 2019 sonbaharında COVID benzeri semptomlarla hastalandılar.
- Bilimin neredeyse tüm ölçütlerine göre, doğal bir kökene dair kanıt olsaydı çoktan ortaya çıkmış olması gerekirdi. Ama ortaya çıkmadı.
Dünya Sosyalist Web Sitesi (WSWS), bu iddiaların her birini, Meclis alt komitesinin Aralık 2024’teki nihai raporunda yer aldıklarında ele aldı. WSWS, Ocak 2020’deki ilk ortaya çıkışından itibaren pandeminin tehlikelerine karşı uyarılarda ön saflarda yer aldı ve ilkeli bilim insanlarının çalışmaları ile uluslararası işçi sınıfının mücadelelerini bir araya getiren benzersiz bir kaynak oldu.
Yeni platform aynı zamanda maske takma, kapanma ve sosyal mesafe gibi kanıtlanmış halk sağlığı önlemlerine yönelik saldırıları sürdürüyor ve EcoHealth Alliance’ın (Vuhan laboratuvarında ortak araştırmalar yürüttü) eski CEO’su Dr. Peter Daszak ve Dr. Anthony Fauci gibi önde gelen bilim insanlarını karalıyor. Bu kişisel ve siyasi saldırılar, Robert F. Kennedy Jr. gibi bilim karşıtı şarlatanlara teslim edilen halk sağlığı kurumlarına olan güveni sarsmayı amaçlamakta ve kariyerlerini pandemileri önlemek ve hayat kurtarmak için araştırma ve kanıta dayalı stratejilere adamış bilim insanlarını ve klinisyenleri hedef almaktadır.
Akıllara ziyan bir şekilde, site geçmişte federal hükümetin Amerikalıların sağlık kararlarını “zorlamak ve kontrol etmek” amacıyla hidroksiklorokin ve ivermektin gibi alternatif tedavileri kasıtlı olarak şeytanlaştırdığını iddia ediyor. (Meşru kullanımları olan ancak SARS-CoV-2 üzerinde hiçbir etkisi olmayan her iki ilaç da Trump ve faşist ortakları tarafından tavsiye edilmişti). Ayrıca site, Dünya Sağlık Örgütü’nü (WHO) Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) baskısına boyun eğmekle ve Çin’in çıkarlarını uluslararası yükümlülüklerinden üstün tutmakla suçluyor.
Bunlar, bir yanlış bilgi zinciri halinde birbirine eklenmiş düpedüz yalanlardır. Yine de bu gülünç ve amatörce tasarlanmış web sayfası tamamen göz ardı edilmemelidir. Bunun önemi, böylesine tuhaf, faşizan ve dezenformasyon yüklü bir anlatının, bir zamanlar ABD hükümetinin resmi halk sağlığı platformunda yer alıyor olmasında yatmaktadır. Site, bilimsel olarak temellendirilmiş bir bilgi kaynağından ziyade gerici bir blog yazısı gibi görünmektedir. Bu, tarihsel tahrifatın iğrenç bir biçimidir.
Aslında Trump yönetimi göreve geldiğinden bu yana, federal hükümetin COVID-19’u izleme ve ona müdahale etme konusundaki rolünü yok etmek üzere hızla harekete geçti. Şimdi, COVID.gov halk sağlığı sitesini ortadan kaldırarak, bir zamanlar Amerikalılara aşıları, testleri veya tedavileri nerede bulacakları konusunda rehberlik eden kaynaklar ortadan kaldırılmış oldu. Federal kurumlara COVID ile ilgili tüm yol göstericilerin ve rehberlerin kaldırılması talimatı verildi ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin (CDC) çevrimiçi bilgileri ya silindi ya da yeniden yönlendirildi. Böylece virüs her hafta yüzlerce can almaya devam ederken halk güncel, bilime dayalı tavsiyelerden yoksun bırakıldı.
Hükümetin attığı adımlar mesaj vermenin çok ötesine uzanıyor. Mart 2025’te, eyalet ve yerel sağlık kurumlarından 11,4 milyar dolarlık COVID-19 fonunu geri çekerek, özellikle sağlık açısından savunmasız topluluklara hizmet veren test, aşılama ve sosyal yardım programlarına desteği sona erdirdi. Okullarda aşı zorunlulukları, COVID-19 aşısı gerektiren kurumlara sağlanan federal fonları kesen bir idari emirle etkin bir şekilde ortadan kaldırıldı.
Hükümet ayrıca pandemiye hazırlık konusunda Biden döneminden kalma kararnameleri iptal etti ve resmi söylemi halk sağlığı liderlerine saldırmak ve laboratuvar sızıntısı teorisini desteklemek üzere değiştirdi. Halk sağlığı uzmanları, bu kapsamlı değişikliklerin ABD’yi gelecekteki COVID-19 dalgalarına ve ortaya çıkan varyantlara karşı tehlikeli bir şekilde savunmasız bıraktığı ve federal hükümetin artık pandemi yönetiminin ön saflarında yer almadığı konusunda uyarıyor. CDC atık su gözetim sayfalarının bile tahrif edildiği görülüyor ve bu da devam eden COVID pandemisine anlık bir bakış sağlayan son büyük veri tabanının kapatılması olasılığını artırıyor.
İlk olarak COVID-19 pandemisinin ilk haftalarında ortaya atılan laboratuvar sızıntısı komplo teorisi, sorumluluğu ABD hükümetinin kendi halk sağlığı başarısızlıklarından başka tarafa atmaya hizmet etti. Daha geniş anlamda, Çin’e karşı saldırgan bir dış politika gündemini ilerletmek için bir araç işlevi gördü.
COVID web sitesinin elden geçirilmesi, ABD-Çin ticaret gerilimlerinin tırmandığı bir döneme denk geldi. Birkaç gün önce Başkan Trump, Çin’den ithal edilen mallara uygulanan gümrük vergilerini yüzde 145’e yükselterek çarpıcı bir artışa gittiğini duyururken, aynı zamanda dünyadaki diğer tüm ülkelere yeni gümrük vergileri uygulanmasına 90 gün süreyle ara verdiğini açıkladı.
Tarife savaşı, ekonomik gücün değil, Amerikan kapitalizminin uzun süredir gerilemesinin bir ifadesidir. Amerika Birleşik Devletleri, 36 trilyon doları aşan devasa ve “sürdürülemez” bir ulusal borçla ve uluslararası finans çevrelerinde doların küresel rezerv para birimi olma statüsüne yönelik artan kuşkularla karşı karşıya bulunuyor. Böylesi bir ekonomik dalgalanma ve gerici siyaset ortamında, küresel askeri çatışma için koşullar giderek olgunlaşıyor.
Hükümet, COVID-19’u Vuhan’daki “pervasız laboratuvarlardan” kaynaklanan bir “biyogüvenlik başarısızlığı” olarak yeni baştan uydurarak, saldırgan ticaret politikasını açıkça Çin’in pandemiden sorumlu olduğu iddialarına bağladı. Beyaz Saray Basın Sekreteri Karoline Leavitt bir basın toplantısında, “Çin’in ihmali Amerikalıların hayatına mal oldu. Şimdi bunun bedelini ödeyecekler,” diye buyurdu.
Bu hamle, Çin’e karşı daha geniş bir jeopolitik stratejiye tam olarak uymaktadır. Air Üniversitesi’nin 2022 tarihli bir raporu, Pekin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne ve Güney Çin Denizi’ni askerileştirmesine atıfta bulunarak ABD-Çin çatışması olasılığının yüksek olduğu uyarısında bulundu. Rapor 2025-2032 döneminde askeri hazırlık çağrısında bulundu. Ocak 2023’te Hava Kuvvetleri Hava Hareketlilik Komutanlığı’nın başındaki dört yıldızlı General Mike Minihan, bu alarmı yineleyerek, Çin ile savaşın 2025 gibi erken bir tarihte patlak verebileceğini öngören bir iç yazışma yayımladı. Mevcut yönetim, laboratuvar sızıntısı teorisini silah haline getirerek dikkatleri pandemi yönetimindeki kendi başarısızlıklarından uzaklaştırırken, aynı zamanda bunu ekonomik ayrışmayı, cezalandırıcı gümrük vergilerini ve genişletilmiş askeri yatırımları -hepsi de hedefinde Çin varken- meşrulaştırmak için kullandı.
“Laboratuvar sızıntısı” yalanının kökenleri
Laboratuvar sızıntısı teorisi ilk olarak Ocak 2020 ortalarında, yeni koronavirüsün Çin’in Vuhan kentindeki hastaneleri etkisi altına alan zatürre benzeri hastalık dalgasının nedeni olarak tanımlanmasından kısa bir süre sonra ortaya çıktı. Teori, 4Chan ve Zero Hedge gibi uç platformlarda hemen ilgi gördü. Bu platformlar, SARS-CoV-2’nin Vuhan Viroloji Enstitüsü (WIV) tarafından tasarlandığı ya da yanlışlıkla dışarı salındığı yönünde spekülasyon yapıyordu. WIV; 2002-2004 yıllarında sınırlı bir salgına neden olan SARS-CoV-1 ve diğer yarasa koronavirüsleri üzerine yaptığı araştırmalarla bilinen bir enstitüydü.
Bunun küresel çapta koordine edilen bir komplo teorisine dönüşmesi, o zamanlar Hong Kong Üniversitesi’ne (HKU) bağlı çalışan Çinli virolog Dr. Li-Meng Yan’ın iddialarıyla başladı. Yan’ın iddiaları, Başkan Trump’ın eski baş stratejisti Steve Bannon ve 2014 yılında ABD’ye kaçan Çinli muhalif ve milyarder Miles Guo (Guo Wengui) tarafından hızla büyütüldü. Trump yönetimiyle yakın ilişkiler kuran Guo, geçtiğimiz yıl internet üzerinden kendi takipçilerini hedef alan milyar dolarlık bir dolandırıcılık tertibinden hüküm giymiştir. Soruşturmalar ayrıca Guo’nun Cumhuriyetçi siyasi danışmanlarla derin bağlantıları olduğunu ortaya çıkararak laboratuvar sızıntısı hikâyesinin arkasındaki siyasal mekanizmanın altını daha da çizmiştir.
Dr. Li-Meng Yan’ın Hong Kong’daki bilimsel çalışmaları öncelikle grip aşılarına odaklanmış olsa da, Çin Komünist Partisi’ne duyduğu derin güvensizlik, ilk viral verileri yorumlamasını şekillendirmiştir. Bilim yazarı Philip Markolin‘in yeni kitabı Lab Leak Fever’da [“Laboratuvar Sızıntısız Humması”] belirttiği gibi Yan, SARS-CoV-2 ile Çin ordusu tarafından 2018 yılında Vuhan’dan 1.000 kilometreden fazla uzaklıktaki Zhejiang Eyaleti’ne bağlı Zhoushan’da keşfedilen iki yarasa koronavirüsü arasındaki genetik benzerliği (yaklaşık yüzde 90) bir tesadüften fazlası olarak görüyordu.
Steve Bannon ve Miles Guo, SARS-CoV-2’nin dünya nüfusuna kasıtlı olarak salınan bir biyolojik silah olduğuna dair bir anlatı geliştirmek için Yan’ın doğrulanmamış şüphelerine ve profesyonel kimlik bilgilerine hemen dört elle sarıldılar. İddialarına göre: “Vuhan’daki SARS benzeri koronavirüs, 2018 yılında Çin ordusu tarafından Zhoushan’daki yarasalardan keşfedilen ve izole edilen yeni bir koronavirüs türünden kaynaklanmıştır. Resimde gösterilen virüs sekansı Ulusal Sağlık Enstitüleri’nin gen veri tabanında (NIH’s GenBank) bulunabilir ve Nanjing Askeri Bölgesi Askeri Tıp Bilimleri Enstitüsü tarafından ibraz edilmiştir. Zhoushan yarasa virüsü, teknolojik yollarla kasıtlı olarak değiştirilerek insanlara bulaşmaya uygun yeni bir virüse dönüştürülmüştür.”
Nisan 2020’de Dr. Li-Meng Yan, SARS-CoV-2’nin yapay olarak üretildiği söylemini desteklemek üzere birinci sınıf uçakla Amerika Birleşik Devletleri’ne götürülmüş, kendisine finansal destek sağlanmış, medyada boy göstermek üzere hazırlanmış ve “Tucker Carlson Tonight” gibi sağcı programlarda yer almıştır. Virüsün “laboratuvarda üretildiğini” iddia eden birkaç ön baskının eş yazarı olmasına karşın, aralarında Johns Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezi’nden olanların da bulunduğu bilimsel hakemler, raporları “çelişkili ve yanlış... argümanlarını desteklemiyor” diyerek reddetmiştir. Önde gelen virologlar daha da ileri giderek bu çalışmayı siyasi propaganda yapmak için hazırlanmış sahte bilim olarak nitelendirmiştir.
Yaygın bilimsel reddiyeden yılmayan Yan ve işbirlikçileri, saygın dergilerin tasarlanmış virüslere ilişkin kanıtları “sansürlediğini” iddia ederek, akran (meslektaş) değerlendirmesinin kendisini gerçeği bastırmaya yönelik küresel bir komplonun parçası olarak gösterdiler. Bu taktikler -kendini zulme uğramış bir ifşacı olarak gösterirken bilimsel fikir birliğini itibarsızlaştırmak- aşılara güvensizliği teşvik edenler ve Dünya Ticaret Merkezi’nin uçaklarla değil patlayıcılarla yıkıldığını iddia edenler gibi faşist komplo teorisyenlerinin olmazsa olmazı (sine qua non) haline gelmiştir.
“Uçlar”dan “ana akım”a
Bu anlatı siyaset kurumu tarafından hızla benimsendi. Cumhuriyetçiler bunu en yüksek sesle savunanlar olurken, Başkan Biden da dahil olmak üzere Demokratlar da teorinin unsurlarını zımnen onaylayarak onu fiilen meşrulaştırdılar. ABD istihbaratının bir laboratuvar sızıntısını destekleyen kesin kanıtlara sahip olmadığını ve vardığı sonuçların “düşük güven” değerlendirmelerine dayandığını açıkça itiraf etmesi, her iki kapitalist partide de sahte teoriye olan desteği azaltmadı.
Laboratuvar sızıntısı teorisinin uç spekülasyonlardan resmi politikanın bir parçası haline gelmesi, milletvekilleri ve düşünce kuruluşları tarafından yürütülen ortak bir kampanya ile organize edildi. Bunların başında Temsilci Brad Wenstrup’un Temsilciler Meclisi Koronavirüs Pandemisi Alt Komitesi, bilimsel bir soruşturmadan çok göstermelik bir duruşmayı andıran iki yıllık bir dizi oturum düzenledi. Kristian Andersen, Robert Garry, Anthony Fauci, David Morens ve Peter Daszak gibi bilim insanları kamuoyu önünde kötülendi, sorgulandı ve virüsün kökenlerini örtbas etmekle suçlandı. Bu, Kongre gözetimi adı altında üstü örtülü bir modern engizisyondu.
COVID-19’un “kazara laboratuvar sızıntısı” ya da “fonksiyon kazandırma” mühendisliğinden kaynaklandığı iddialarını destekleyen herhangi bir inandırıcı kanıt olmamasına rağmen, Wenstrup liderliğindeki Alt Komite’deki Cumhuriyetçi çoğunluk, ABD’nin resmi politikasının artık virüsün “muhtemelen bir laboratuvar kazası sonucu ortaya çıktığı” önermesine dayanması gerektiğini ileri sürerek oturumları sonlandırdı.
Kendi nihai taslaklarını sunan Demokratlar, her iki “teorinin, yani “laboratuvar sızıntısı” ve doğal kökenler teorilerinin geçerliliğini koruduğunu belirterek güçsüz itirazlarını sundular. Bu, daha baştan yanlış bir önermeydi. Eğer biraz omurgaları ve bilimsel dürüstlükleri olsaydı, Demokratlar tüm süreci reddeder ve bunun bir göstermelik duruşma olduğunu ilan ederlerdi. Oysa onlar, olgular üzerindeki farklı yorumları ne olursa olsun, duruşmaların siyasi amacına tamamen katılıyorlardı.
Bu değişim, sansasyonel medya yayınlarının ve kasıtlı dezenformasyon kampanyalarının koordineli bir uyumu ile desteklendi. Ana akım destekçilerin başında, Alina Chan ve Zeynep Tüfekçi gibi isimlerin görüş yazıları aracılığıyla laboratuvar sızıntısı komplo teorilerine defalarca meşruiyet kazandıran New York Times geliyordu. Bu arada, Washington Times ve Britanya’daki Daily Mail gibi aşırı sağcı yayın organları, Vuhan Viroloji Enstitüsü’ndeki (WIV) biyogüvenlik ihlallerine ilişkin doğrulanmamış iddiaları durmaksızın tekrarladılar. Bu haberler genellikle WIV’in küresel pandemiye hazırlık çabalarının bir parçası olarak yürüttüğü meşru koronavirüs araştırmalarını biyolojik silah geliştirmeye yönelik asılsız iddialarla bir araya getiriyordu.
Uç platformlar yardım etmeye devam etti. Zero Hedge, Çinli bilim insanlarını taciz ve tehdit riskiyle karşı karşıya bırakacak kadar ileri gitti. Sürgündeki milyarder ve hüküm giymiş dolandırıcı Guo Wengui’ya yakınlığıyla bilinen Epoch Times, laboratuvar sızıntısı teorisini Çin Komünist Partisi’nin kapsamlı bir örtbasının kanıtı olarak ifade etti. Digital Forensics Research Lab’a göre, sosyal medyada algoritmalar kışkırtıcı türden içerikleri ödüllendirerek Guo’nun dezenformasyon ağının tek başına 2020’nin başlarında tahminen 143 milyon görüntülenmeye ulaşmasını sağladı.
Büyük sermaye medyası, hiçbir şekilde kanıtlanmamış laboratuvar sızıntısı iddialarını ve iyi desteklenen zoonotik yayılma hipotezini eşit derecede makul olarak sunan bir “her iki taraf” çerçevesini benimseyerek kamuoyu anlayışının zarar görmesine katkıda bulundu. Bu yanlış denklik bilime olan güveni sarsmış ve sözde bilimsel iddialara meşruiyet kazandırmıştır.
Bu dezenformasyon kampanyasının etkisi açıktır. Quinnipiac Üniversitesi’nin Mart 2023’te yaptığı bir anket, Amerikalıların yüzde 64’ünün COVID-19’un bir laboratuvar sızıntısından kaynaklandığına inandığını ortaya koymuştur ki bu da bu anlatının kamu bilincinde ne kadar kök saldığını göstermektedir.
Trump’ın iktidara dönüşünden sonra
Trump yönetiminin halk sağlığına, bilime ve pandemiye yönelik müdahaleye saldırıları yakından incelendiğinde, muhafazakâr düşünce kuruluşu Heritage Foundation (Vakfı) ve onun Project 2025 girişiminin oynadığı merkezi rol ortaya çıkmaktadır. Bu kuruluşlar medya söylemlerinin şekillendirilmesinde, COVID-19 laboratuvar sızıntısı komplosunun retorik iskeletinin oluşturulmasında ve halk sağlığı kurumları üzerinde kapsamlı bir siyasi kontrol kurulması için baskı yapılmasında etkili olmuştur. Proje 2025’in önemli bir ayağı, tüm bilimsel ve halk sağlığı kurumlarını doğrudan devlet otoritesi altında birleştirme çağrısıdır. Bu, bağımsız araştırmayı fiilen siyasi ideolojiye tabi kılmak demektir.
Heritage Foundation Başkan Yardımcısı Derrick Morgan Temmuz 2024’te, Vuhan laboratuvarındaki sızıntı teorisini resmileştirmek için harekete geçti ve Çin’i pandeminin arkasındaki birincil suçlu ilan etti. Kamuoyuna yaptığı açıklamalarda, COVID-19’a atfedilen ekonomik yıkım ve can kayıplarını listeledi ve bir sonraki ABD yönetiminin Çin hükümetiyle nasıl yüzleşmesi gerektiğine dair bir plan ortaya koydu. Bu gündem, cezalandırıcı ekonomik adımlar ve ulusal güvenlik stratejisinin laboratuvar sızıntısı anlatısı temelinde yeniden düzenlenmesi de dahil olmak üzere diplomatik önlemlerle sınırlı değildi. Morgan şunları söylüyordu:
ABD’nin liderlik rolünü üstlenmesi ve Çin Komünist Partisi’ni insanlık tarihinin en feci örtbaslarından biri için sorumlu tutması kritik önem taşımaktadır. Çin’in Vuhan kentindeki salgının üzerinden neredeyse beş yıl geçti ve Çin’i sorumlu tutmak için hiçbir şey yapılmadı. Yaptıklarının yanlarına kâr kaldığına inanıyorlar. Ancak bu durum ÇKP’yi gizli, agresif ve tehlikeli davranışlarını sürdürmeye teşvik ediyor. Komisyon, başkanın ve yasama organının hemen şimdi uygulamaya koyması için uygulanabilir tavsiyeler içeren bir rapor hazırlamak üzere son sekiz ay boyunca özenle çalıştı. Bu komisyon raporu bugün gerçekleri ve başlamak için bir planı ortaya koymaktadır.
COVID-19 pandemisi ile ilgili ana akım haberlerin çoğunda dikkat çekici bir şekilde eksik olan şey, SARS-CoV-2’nin kökenlerini anlamak için çalışan virologlar, epidemiyologlar ve araştırmacılar tarafından yürütülen sağlam araştırma bütünü olan gerçek bilimle sürekli bir etkileşimdir. Bunun yerine, kariyerlerini koronavirüsleri incelemeye adamış kişilerin sesleri, siyasi duruş ve medya sansasyonları tarafından gölgede bırakılmıştır. Oysa pandeminin kökenlerine ilişkin her türlü ciddi analiz, bilimsel kanıtlarla başlamalı ve bir sonrakini önlemek için geniş, uluslararası bir işbirliği gerektirmelidir.
COVID-19 ortaya çıkmadan çok önce, Dr. Linfa Wang (Singapur), Dr. Peter Daszak (Amerika Birleşik Devletleri) ve Dr. Shi Zhengli (Çin) gibi önde gelen bilim insanları, dünya çapında 8.000’den fazla kişiyi etkileyen ve 800’den fazla kişinin ölümüne neden olan 2002-2004 SARS salgınının ardından zoonotik yayılmalar üzerine ortak araştırmalar yürütüyorlardı. Çalışmaları yarasaların viral rezervuarlar olarak kritik rolünü vurgulamış ve insanların vahşi yaşam alanlarına tecavüzünün yarattığı artan riskler konusunda uyarıda bulunmuştur. Ünlü film yapımcısı Christian Frei’ın yakın zamanda yayınlanan belgeseli Blame’de Dr. Wang, 2013 gibi erken bir tarihte, on yıl içinde başka bir koronavirüs pandemisinin ortaya çıkacağını nasıl öngördüğünü anlatır. Tekrarlanan uyarılara rağmen, hükümetlerin ve kurumların yanıtları sınırlı ve kısa ömürlü oldu.
Daha yeni bilimsel araştırmalar doğal yayılma teorisini güçlendirmeye devam ediyor. 2024’te Cell’de yayımlanan dönüm noktası niteliğindeki bir çalışma, Vuhan’daki Huanan Deniz Ürünleri Pazarı’ndan toplanan 800’den fazla çevresel örneği analiz etti. Araştırmacılar, rakun köpeği DNA’sı ile birlikte SARS-CoV-2 RNA’sı buldular; bu da zoonotik bulaşmayı güçlü bir şekilde düşündürmektedir. Ayrı yayılma olaylarından A ve B olmak üzere iki farklı viral soyun ortaya çıkması, tekil bir laboratuvar kökeni hipoteziyle çelişmektedir.
Jonathan Pekar ve Michael Worobey’in de aralarında bulunduğu araştırmacılar tarafından yürütülen moleküler saat analizleri, SARS-CoV-2’nin en son ortak atasının izini Kasım 2019’a kadar sürmektedir; bu da tasarlanmış salımdan ziyade doğal ortaya çıkışla uyumludur. Ayrıca, WHO’nun birinci aşama araştırması, pandemiden önce Vuhan Viroloji Enstitüsü’nün (WIV) elinde SARS-CoV-2’nin veya herhangi bir doğrudan atanın olduğuna dair hiçbir kanıt bulamamıştır. ABD istihbaratı tarafından 2023 yılında yapılan bir değerlendirme, virüsün salgından önce herhangi bir laboratuvarda olmadığını doğrulamış ve WIV laboratuvar çalışanlarının COVID-19 benzeri semptomlarla hastalandığına dair iddiaları çürütmüş, hastalıkların ne olağandışı olduğunu ne de klinik olarak grip yerine COVID tanısı konulduğunu belirtmiştir. Ayrıca, 2019 yılında Vuhan kan bankasından alınan numuneler üzerinde yapılan antikor testleri, daha önce SARS-CoV-2 dolaşımına dair herhangi bir işaret göstermemiştir.
Giderek artan bu bilimsel kanıtlar, birlikte ele alındıklarında, virüsün doğal kökenli olduğuna dair ikna edici bir durum ortaya koymakta ve pandemiye hazırlığa yönelik kamusal söylemin merkezine spekülasyonları değil bilimi yerleştirmenin aciliyetinin altını çizmektedir.
Bu arada EcoHealth Alliance, ekolojik koruma ve pandemiye hazırlık alanında 55 yıl süren hayati çalışmalarının ardından kapılarını kapatmak zorunda kaldı. Kurumun başkanı Dr. Peter Daszak nefret mektupları ve ölüm tehditleri almaya devam ediyor. EcoHealth’in tüm Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) hibeleri iptal edildiği için yarasa koronavirüsleri üzerine yapılan kritik araştırmalar aniden durdu. Çin’de, dünyanın en önde gelen koronavirüs uzmanlarından biri olan Dr. Shi Zhengli, devam eden küresel şüphe ve karalamalara katlandı. FBI’a göre, pandemi derinleştikçe Asya kökenlilere karşı nefret suçları çarpıcı bir şekilde arttı. Bu, kısmen COVID-19’un kökenine dair hikâye eliyle körüklenmişti.
Bilim karşıtı Great Barrington Deklarasyonu’nun eş yazarı Dr. Jay Bhattacharya’nın NIH’in başına geçmesiyle birlikte politika keskin bir şekilde değişti: Çinli araştırmacılar yasaklarla karşı karşıya kaldılar ve “ulusal güvenlik” bilimsel işbirliğinden daha öncelikli hale geldi. Bir zamanlar küresel pandemi hazırlığının temel taşı olan ABD’li ve Çinli bilim insanları arasındaki sınır ötesi ortaklıklar erozyona uğradı. Sonuç olarak, dünya bir sonraki viral tehditle yüzleşmeye her zamankinden daha az hazırlıklıdır.
Laboratuvar sızıntısı hikâyesinin yükselişi, bilim karşıtı ideoloji ile jeopolitik gericiliğin yakınlaşmasına işaret etmektedir. Trump ve Brad Wenstrup gibi siyasi figürler ve Heritage Foundation gibi kurumlar, doğrulanmamış iddiaları istismar ederek pandemi hesap verebilirliği mekanizmalarını ortadan kaldırdılar, hayati kaynakları halk sağlığı altyapısından uzaklaştırdılar ve bilimsel fikir birliğine olan güvensizliği kurumsallaştırdılar.
Bunun sonuçları çok ağırdır. ABD ekonomik misillemeyi tırmandırırken ve bilim insanları artan düşmanlıkla karşı karşıya kalırken, hasar COVID-19’un çok ötesine uzanmaktadır. Uzmanların susturulduğu ve kayıtların yeniden yazıldığı laboratuvar sızıntısı kampanyası tehlikeli bir gerçeği gözler önüne sermektedir: Bilim siyasi savaşın bir zayiatı haline geldiğinde, bundan en çok zarar gören halk sağlıdır.
22 Nisan 2025